Uyku apnesinin hem kalbi etkilediğini, hem de beyni tetiklediğini söyleyen Medicana International Samsun Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Özgür İnce, “Uykuda zaten tüm metabolizma yavaşlar. Problem bu değildir. Nefes aldıktan sonra o nefesi vermeden 10 saniye geçerse vücuttaki oksijen tükendiğinden dolayı kandaki oksijen oranı düşüyor. Vücut oksijenle çalışan bir makinedir. Oksijen düştüğü zaman öncelikle oksijene en duyarlı olan organlarımız etkileniyor. Başta beyin ve kalp geliyor” diye konuştu.
Dr. İnce, yaşanabilecek sorunu şu sözlerle açıkladı: “Bunlar ilk etkilenmeye başladığında oksijensiz kaldıklarını algılayarak bir takım refleksler yapıyorlar. Örneğin beyin oksijensiz kaldığında dinlenme, nöronlarını temizleme fonksiyonunu askıya alıyor. Uyanıkmış gibi algılıyor ve dinlenme fonksiyonunu durduruyor.”
Kalpteki oksijensizlik durumunun kalbi paniğe soktuğunu vurgulayan Dr. İnce, şunları kaydetti:
“Kalp oksijensiz kaldığı zaman ben daha hızlı çalışmalıyım diye algılayarak oksijenin kanda az olduğunu fark ettiği için daha hızlı çalışmasını sağlayarak çarpıntıyı ortaya çıkarıyor. Yani gece uykuda nabzınız düşecekken hasta çarpıntı yaşıyor. Yetmiyor birde o kanın hızlı sirkülasyonunu yapmak için damar içi basıncı yükseltiyor. Halk arasında bu damar içi basınca hipertansiyon diyoruz.”
Dr. İnce, “Kısa boylu şişman kişilerde bu hastalığı görme ihtimalimiz diğerlerine nazaran biraz daha fazladır. Hareketsiz kişilerde, stresli çalışanlarda, alkol ve sigarayı fazla tüketenlerde, kronik kas hastalarımızda çok fazla görünebilmektedir” ifadelerini kullandı.
Kaynak: KARAR
YORUMLAR