12 Temmuz günü Gebze Pelitliköy’de dershaneden evine dönen Ayşegül kendisini takip eden Afganistan uyruklu A.M. tarafından ağaçlık alana sürüklenerek cinsel istismara uğradı. Zanlı kendisine direnen Ayşegül’ü boğazından sıkıp, başından yaraladıktan sonra yol kenarına taşıdı. Yoldan geçenlerin görüp ihbar etmesiyle bölgeye gelen sağlık ekibi, Ayşegül’ü hastaneye kaldırdı.
Ve aylarca Ayşegül hayatla ölüm arasında onlarca kez gidip geldi. Bazı insanlar yerdeki çiçeğin üzerine basmaya kıyamazken, Ayşegül’ü dalından koparıp aldılar. Öyle ki haberi duyar duymaz harlanan yüreğimiz bizi Ayşegül’ün ailesi ile buluşturdu. Bu süreçte yanımızda olan tüm dostlarımıza tam da şu metni paylaştık.
“ Bugün Pelitliköy’e Ayşegül’ün ailesini ziyarete gittik. Ayşegül’ün durumu kısmen iyiye gidiyor, ailesi de iyi olmaya çalışıyor. Tüm kalbimiz Ayşegül ile. İyi dileklerinizi eksik etmeyin, umarız en kısa sürede evine dönecek, iyileştiğinde de yeniden evine çiçeklerle gideceğiz. ”
Umudumuz hep vardı, o daha 17 yaşındaydı, yaşamak zorundaydı. Daha binlerce hayal kuracak hepsine sıkı sıkı sarılacaktı.
Taki 22 Kasım’a kadar. O kara günde telafisi olmayan çıkışa geldi Ayşegül, aylarca kahramanca verdiği savaşa daha fazla göğüs geremedi. Son yolculuğuna uğurlandı, acılarla, gözyaşlarıyla, sancılarla. Hiçbir şeyin rengi yoktu o gün ve çiçeklerin rengi de katran karası, evine başucu komodinin üzerine koymalıydık onları Ayşegül, mezarına değil…
Peki, her yürüyüşte yükseltilen sloganların içerisinde neden ‘’Kadın cinayetleri politiktir!’’ sloganı vardır? En çok öfkeyle söylenen slogan, kadın cinayetlerinin politik oluşuna dairdir.
Kadın cinayetleri politiktir, çünkü defalarca tehdit edilen kız kardeşlerimiz karakola şikâyette bulunduğu zamanlarda hiçbir şekilde güvenlikleri sağlanamadı. Ve en sonunda, ev içi şiddetin son damlasında hayatlarını yitirdiler. Ne için? Bazen görmezden gelindikleri için, bazen susturuldukları için…
Kadın cinayetleri politiktir, çünkü ayrılmak istediği eşinden kaçmaya çalışan kadınlar, defalarca şiddet gören eşi tarafından defalarca tehdit ediliyor. Ev içi gördüğü şiddetten kaçabilmek için sadece sığınma evine ihtiyaçları vardı.
Kadın cinayetleri politiktir, çünkü gitgide muhafazakâr bir toplum haline getiriliyoruz. Muhafazakâr bir toplumun içerisinde erkek şiddeti neredeyse meşrudur. Çünkü erkeğe itaat etmek istemeyen kadın suçludur.
Her şehre bir sığınma evi gerektiğine dair bir tablo oluşmuşken çalışma başlatılmamıştır.
Kadın cinayetleri politiktir çünkü medya, kadına yönelik şiddete karşı herhangi bir çalışma başlatmayan devleti sorgulamak yerine şiddeti ve cinayetin haklı sebeplerini arıyor.
Erkek şiddeti hızla yayılan ve nefes aldırmayan bir hastalığa dönüşerek toplumsal bir salgın olmuştur. Yarın hangi haberle uyanacağımızı bilmiyoruz. Biliyoruz ki yılgınlık çökerse üzerimize kadının bir özne olarak toplumda bulanabilmesi bile mümkün olmayacaktır ve hepten kaybedeceğiz.
Yarın bugünden daha güçlü olsun diye, mücadeleye devam edeceğiz, sırf bir kız kardeşimizi daha yitirmek istemediğimiz için, sırf Ayşegüller, Azralar, Başaklar yaşayabilsin ve daha adını bilmediğimiz tüm kadınlar özgürleşebilsin diye…
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR
HAKLARIMIZDAN. EŞİTLİKTEN, ADALETTEN VAZGEÇMİYORUZ.
YORUMLAR