Zafer Mutlu Büyükşehir'e yüklendi; "Süslü sokak lambalarıyla mutlu şehir olunmaz"

Saadet Partisi Kocaeli İl Başkanı Zafer Mutlu, 'Süslü sokak lambalarıyla mutlu şehir olunabileceği zannedilebiliyorsa yerel idarecilerin şapkalarını önlerine koyup israf icraatlarının hem bu dünyada hem de ahirette bir hesabının olacağını düşünmeleri gerekmektedir' dedi

Saadet Partisi Kocaeli İl Başkanı Zafer Mutlu, İzmit İlçe binasında basın açıklaması düzenledi. Zafer Mutlu, yaptığı açıklamada Büyükşehir’in ‘mutlu şehir’ sloganı üzerinden Büyükşehir’e yüklendi. Mutlu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı;


“NE HALİNİZ VARSA GÖRÜN” CEZASIDIR
Saadet Partisi olarak, güncel gelişmeleri değerlendirmek, sokağın sesine tercüman olmak, ekonomik açmazlara ve çelişkilere değinmek üzere huzurunuzdayım. Seçimde kimlere ve nerelere harcandığı bilinmeyen paraların ve müsrif devlet yönetiminin ağır faturası aziz millete kesilmeye başlandı. Maliyetin tekrar millete yüklenmesi ülke ekonomisinin sos verdiğinin en büyük göstergesidir. İki yıldır ekonomide inatla sürdürülen gözlerdeki ışıltı modelinin seçim sonrası şimşeğe dönüşerek milleti, zam ve vergi sağanağıyla rasyonel zemine çakması başka hiçbir şekilde açıklanamaz.
Bakan Şimşek’in makro ekonomik istikrar, mali disiplin, deprem maliyetinin karşılanması ve dolaylı olarak da bütçe açığının kapatılması şeklinde izaha çalıştığı şey, facianın ekonomi faturasının millete çıkarılacağının itirafından başka bir şey değildir. Bu beyanat, asgari ücretlilere ve memurlara yapılan ücret artışlarının maaşlara yansımadan geri alınması operasyonudur. Bu beyanat, ücret artışı yapılmayan en düşük emekli maaşına tabi vatandaşlara ise “ne haliniz varsa görün” cezasıdır.

İKTİDAR TOKATÇILIK NASIL YAPILIR MİLLETE ÇOK GEÇMEDEN GÖSTERDİLER
Ülkenin geçim kaynağını, üretim, sanayi, tarım ve hayvancılık değil de, vergiler, zamlar, cezalar, harçlar, imar barışları gibi kalemler oluşturursa bu milletin daha çok sıkıntı çekeceği aşikârdır. Bunlar zam konusunda Demirel’e de Özal’a da rahmet okutuyorlar.
Dolaylı vergilerin babası olan KDV’deki artışlar, özellikle temizlik ürünlerindeki %12 lik artış, seçim zaferinin bedeli ve faturası olarak bu millete bu nedenle layık görülebilmiştir. Seçim sürecinde devletin kasasını boşaltanlar, şimdi milletin kesesine bu yüzden el atmışlardır.
Müthiş ekonomik büyüme, tek haneli enflasyon, sıfıra yakın faiz söylemleriyle seçime giren iktidar, “tokatçılık nasıl yapılır”, millete çok geçmeden böylece göstermiştir. Paraya ihtiyaç duyulduğunda servet sahiplerine yönelmeyi akla getirmeyenler, bir çırpıda onların vergi borçlarını sıfırlayanlar, emeklinin ve emekçinin umudunu tokatçılıkla yok etmekten geri durmamışlar, 15 Temmuz’un finansörü ilan ettikleri ülkeyi Türkiye Yüzyılının finansörü yapmaya çalışmaktan çekinmemişlerdir. Yarın meydanlara çıkıp vatan kurtaran komutan pozları verilince aziz millet susuverir zannediyorlar.


MAHCUBİYET DUYMAK GİBİ BİR ERDEMİ SERGİLEMEK MAALESEF HASRETLE ARANIR OLMUŞTUR
Doğalgaz rezervlerinin bizi bir üst lige taşıdığı söylenirken körfez ülkelerinin kapılarını aşındıran ülke pozisyonuyla bir alt lige düştüğümüz ilan edilmiştir. 20 yıl önce olduğu gibi 8 milyar dolar için kapı kapı dilenecek hale geldiler.
1999 depreminde geçici olarak konulan ÖTV’nin kalıcı hale gelmesini eleştirerek iktidara gelen bu zevatı muhteremler, bugün can simidi gibi ÖTV’ye sarılmışlardır. Hiç sıkılmadan KDV artışı yetmiyormuş gibi akaryakıta ÖTV artışı da yapabilmişlerdir. 2002 yılında 50 TL ile 35 litre benzin alınırken, bugün 1,8 litre benzin alınabilmesi, 2010 yılında asgari ücretli 340 ay çalıştığında bir daire alabilirken, şimdi 3 asır çalışması zorunluluğu bu iktidarın ekonomi politikalarının paspas olması anlamına gelmektedir.
Çünkü tek adam sisteminin hemen her politikasında çelişkiler, zikzaklar, yanıltmalar rutin halini almış, bu çelişkilerinden mahcubiyet duymak gibi bir erdemi sergilemek maalesef hasretle aranır olmuştur.

GERÇEKLERİ HİÇ VAZGEÇMEDEN MİLLETİMİZE ANLATIYORUZ
Milleti perişan eden bu modelde tasarrufun uğramadığı, israfın doludizgin yol aldığı yerler de elbette vardır. Mesela Cumhurbaşkanlığı için 2023 bütçesinde öngörülen 6,6 Milyar TL’nin 4 Milyar TL’si ilk 5 ayda tüketilebilmiş, sarayın ve koruma biriminin günlük maliyeti 26 Milyon TL’ye ulaşmıştır.
Bu bir günlük harcamanın tam 2773 emekli maaşına tekabül etmesi, 13 özel uçak, 3 helikopter ve onlarca makam aracıyla itibardan tasarruf yapılamayacağının adeta kanıtlanması, ekonomik yıkımın millete ödettirilmesinden başka ne olabilir? İktidara geldiklerinde tasarruf kamuflajıyla meclis lojmanlarını satanların bugünkü saray saltanatları, yozlaşmanın zirveye çıktığının göstergesi değil de nedir?
Milli geliri 40 bin doların üstünde olan Finlandiya Başbakanı Türkiye’ye tarifeli uçakla gelirken iki sokak öteye 100’e yakın araçla arzı endam eden bir anlayışa, millete fatura kesmesinin yanlışlığı elbette anlatılamaz. Onun için biz bu gerçekleri hiç vazgeçmeden milletimize anlatıyoruz ve anlatmaya devam edeceğiz.

İHALELERİN İŞ İÇİN DEĞİL YOLSUZLUK İÇİN YAPILDIĞI…
Değerli arkadaşlar, üzülerek ifade etmeliyim ki, yap işlet devret modeli ile yapılan garanti işler bu millete atılan en büyük kazıklardandır. Sadece Kütahya’daki Zafer Havalimanı % 96 sapmayla rekoru elinde bulundurmaktadır. Yıllık 1 Milyon yolcu taahhüdüne rağmen 10 bin civarında yolcu gerçekleşmesi ile Ak Partinin yatırım tarihine altın harflerle yazılacak bu şaheser için 2044’e kadar firmaya 208 Milyon Euro ödenecek olmasını öncelikle Ak Partili kardeşlerimizin sorgulaması gerekmektedir. Bu ve buna benzer israf yatırımları neden yapılır, hiç mi düşünmezsiniz? Bu harcamalara imza atanların kul hakkı sorgulamasından geçirilmesi gerektiğini ne zaman anlayacaksınız? İhalelerin iş için değil yolsuzluk için yapıldığı kuşkusunun her geçen gün arttığını ne zaman kavrayacaksınız?

BU APAÇIK GÖRGÜSÜZLÜK
Otomobil devlerinin üretim merkezi Almanya’da 9 bin makam aracı varken, ülkemizde bu sayının 115 bin olması aslında her şeyi açıklamaktadır. Bu rakamlara yan kuruluş araçları ve şirketler aracılığıyla kiralanan ve sayısal verilere girmeyen araçlar eklendiğinde 1 Milyona dayanan bu araç saltanatı ile acaba hangi yapısal reforma imza atılabilir? Bu apaçık görgüsüzlük, sonradan görmelik ve hovardalıktan başka bir şey değil de nedir?

SÜSLÜ SOKAK LAMBALARIYLA MUTLU ŞEHİR OLUNABİLECEĞİ ZANNEDİLEBİLİYORSA…
İsraf demişken bu konunun azımsanmayacak kadar yerel boyutu da olduğunu söylemeden geçmemek lazım. Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere, BİT’ler, yan şirketler ve İlçe Belediyelerinin kiralık araç sayısı birkaç binli rakamlara ulaşıyorsa, kamu kurumlarının kiralık binalarda hizmet vermesi normalleşiyorsa, 24 yıllık daha yeni sayılabilecek bir yapı olan İNTERTEKS herhangi bir teknik veri ve bilimsel rapor olmamasına rağmen yıkılabiliyorsa, Kadıköy mahallesine kapalı Pazar yeri olacağı ilanıyla işlevsiz devasa beton yığını dikiliyorsa, süslü sokak lambalarıyla mutlu şehir olunabileceği zannedilebiliyorsa yerel idarecilerin şapkalarını önlerine koyup israf icraatlarının hem bu dünyada hem de ahirette bir hesabının olacağını düşünmeleri gerekmektedir.

DEVLET ADAMLIĞI GÜVENİLİRLİLİĞİNE MAALESEF HALEL GETİRMEKTEDİR
Sözün özü seçim öncesi “ekonominin sorumlusu benim, faiz sebep enflasyon sonuç” diyerek oy isteyen, seçim sonrası cumhuriyet tarihinin tek seferde en büyük faiz artışına imza atan Erdoğan’ın, sarayda ve yönetim katmanlarında tasarruf yerine millete fatura çıkarması gayet doğal karşılanmalıdır. Çünkü gelgitler çerçevesinde işleyen politik çizgi, Erdoğan’da ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır. Korkumuz o dur ki bunlar milletin üzerine daha da çok yükleneceklerdir.
Daha bir hafta önce ben “burada olduğum sürece İsveç NATO’ya giremez” diye efelenip, bir hafta sonra muhtemelen Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanlığının bir gereği olarak yelkenleri suya indiren bir anlayış, tıpkı ekonomide olduğu gibi söz-eylem uyumsuzluğu ile devlet adamlığı güvenilirliliğine maalesef halel getirmektedir.
Sisi’ye katil, firavun deyip şimdi Türkiye’ye gelmesini bekleyen bir değişken politikacının bundan sonra söyleyeceklerinin devletler nezdinde ciddiye alınma ihtimali ne kadar olur dersiniz? Milleti efsunlamak ve ümmetin lideri payesinin yakıştırılmasına zemin hazırlamak, kürsü performanslarıyla sağlanabilir belki ama, günün sonunda gerçeklerle yüzleşildiğinde dünya geri vites lideri payesine layık görülmek de vardır.