Euro projesi iflas mı ediyor?
Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa ekonomisi yıpranmaya devam ederken Euro'yu değer kaybetmeye iten baskı artıyor
BANKALAR RESESYON RİSKİNİ YÜKSEK GÖRÜYOR
Ekonomik karamsarlık büyük oranda Almanya ekonomisini tehdit eden Rus enerji arzının kesintiye uğramasından kaynaklanıyor. İsviçre merkezli banka Credit Suisse gelecek 6 ay içinde Euro bölgesinin resesyona girme olasılığını yüzde 50 görüyor. ABD merkezli Goldman Sachs ise durgunluğun halihazırda kapıya dayanmış olabileceğini söylüyor.
Özellikle İtalya Başbakanı Mario Draghi'nin görevden ayrılmasına neden olan siyasi kargaşa gündemdeyken İtalya, Avrupa'da büyük bir endişe kaynağı. S&P Global Ratings ülkenin borcuna ilişkin görünümünü düşürdü ve önemli bir risk göstergesi olan İtalyan tahvil getirileriyle Alman tahvilleri arasındaki fark 2020'den bu yana en yüksek seviyede. Her ne kadar İtalya’nın Euro’dan ayrılma olasılığı düşük bir ihtimal olarak görülse de muhtemel durum CDS’lere (kredi temerrüt takası) yansıyor.
EURO, 2012'DEKİNDEN DAHA KÖTÜ DURUMDA
Fiyat açısından bakıldığında Euro, 2012'den bile daha kötü durumda. O yılın en kötü seviyesinde 1 Euro, 1,20 dolara denkti. Euro, 99,52 cente düştükten sonra 14 Temmuz'da 1,02 dolar düzeyinden işlem görüyordu.
ABD merkezli JP Morgan Chase ve Hollanda merkezli Rabobank, Avrupa'nın enerji krizine maruz kalmasını göz önüne alarak 1 Euro'nun, 95 cente kadar düşebileceğini düşünüyor. Bloomberg'in anketine göreyse yıl sonunda 1 Euro'nun, 1,06 dolar olacağı tahmin ediliyor.
Ancak tüm olumsuzluklara rağmen bölgenin 10 yıl önce yaşadığı gibi bir varoluşsal krize doğru gittiğine dairse çok az tartışma mevcut. O dönem yüksek borç seviyeleri ve yükselen tahvil getirileri bölgenin dağılabileceğine dair spekülasyonlara yol açmıştı. Söz konusu spekülasyonlar dönemin Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı olan Draghi'nin para birimini korumak için “ne gerekiyorsa yapacağını” söylemesine neden olmuştu.
Bölünme şu an uç bir fikir ve ECB piyasaları kontrol altında tutmak için daha hızlı hareket ediyor.
‘10 YIL ÖNCESİNE KIYASLA İYİ VE KÖTÜ UNSURLAR VAR'
Birleşik Krallık merkezli banka Barclays'in üst düzey yöneticilerinden Themos Fiotakis, “Durum bazı açılardan 10 yıl öncesine göre daha vahim, bazı açılardansa daha iyi. Euro'nun bir para birimi olarak bütünlüğü açısından daha az zarar verici bir problem. Ancak ekonomik olarak büyüme o zamana göre daha büyük bir sorun olabilir” ifadelerini kullandı.
Para biriminin değer kaybının önemli bir kısmı yavaşlayan büyüme temposu ve yükselen enflasyonun karışımından oluşan zayıf ekonomik zeminle bağlantılı.
Cuma yayımlanan veriler Avrupa'nın en büyük ekonomisi olan Almanya'nın durgunlaştığını ve Euro bölgesindeki enflasyonun tahminleri aşarak yüzde 8,9'luk yeni bir rekora yükseldiğini gösterdi.
‘ANA RİSK ENFLASYON'
Öte yandan ECB geçen hafta faiz oranlarını 50 baz puan artırırken ABD Merkez Bankası (Fed) çarşamba 75 baz puanlık bir artış daha yaparak bu yıl dört kattan fazla sıkılaştı.
ECB bu ayki faiz artırımının yanı sıra ülkelerin borçlanma faizleri arasındaki farkı önlemeye yönelik yeni bir araç açıkladı.
Candriam şirketinin yöneticilerinden Nicolas Forest, “Günümüzde ana risk enflasyon. En önemli mesaj ECB'nin bir borç krizi yaratmadan durumu nasıl normalleştirebileceğiydi” dedi.
‘2010'LARDAN FARKLI BİR AVRUPA'
ECB'nin işi İtalya nedeniyle daha karmaşık hale geliyor ve bu ilk değil. İtalya eylülde seçime gidecek ve şu an anketlerde sağcı ittifak önde görünüyor. Tahvil fiyatları, böyle bir yönetimin politikalarına yönelik endişelerle değişiyor ve ECB'nin hamlelerini zorlaştırıyor.
Aşırı sağcı lider Giorgia Meloni'ye yakın kişiler onun hükümete gelirse AB bütçe kurallarına bağlı kalmayı planladığını söylüyor. Bununla birlikte yatırımcılar, İtalya’nın taahhütlerinden caymasının ve yaklaşık 200 milyar Euro’luk Avrupa Birliği fonlarına erişimi tehlikeye atmasının pek olası olmadığını düşünüyor.
Bu desteğin NextGenerationEU programı kapsamında ödenmesi gerekiyor. Söz konusu program pandemi nedeniyle oluşturmuştu ve AB’yi geçmiş krizlerden ayıran mali paylaşımda büyük bir atılımdı.
UBS Group AG'de stratejist olan Rohan Khanna söz konusu projenin Avrupa entegrasyonunun zirvesini olduğunu dile getiriyor ve Avrupa'nın 2010'lardakinden halihazırda çok farklı bir noktada olduğunu dile getiriyor.
(Sözcü)