Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli açıklamalar!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulunduç
Erdoğan'ın açıklamasından satır başları şöyle:
"Milletvekillerimizle gruplar halinde gerçekleştirdiğimiz değerlendirme toplantılarımıza tekrar başladık. Yarın bir grup arkadaşlımızla bir araya geleceğiz tekrar. Salgın öncesi başlattığımız ve 5 grup halinde planladığımız toplantıları tamamlamış olacağız. Meclis'in açılmasıyla, gruplar halindeki sohbet toplantılarımıza tekrar başlayacağız.
AK Parti'nin en önemli vasıflarından olan istişare kültürünün örneği olarak gördüğüm bu toplantılarda söz alan her milletvekilimiz özgürce düşüncesini ifade ediyor. Arkadaşlarımızla illerin sorunlarından, ülke dünya politkalarına kadar her hususu görüşme fırsatı buluyoruz.
Şahsım dahil, toplantılara katılan herkesin üzerinde ittifak ettiği husus, 2023 seçimlerinin ülkemizin kazanımlarının korunması ve geleceği bakımından giderek daha önemli hale geldiğidir.
Dünkü MYK toplantısında da ifade ettim; Türkiye, 2023'e yaklaştıkça partimize, hükümetimize ve ülkemize yönelik saldırıların giderek artacağı anlaşılıyor. Maalesef güya muhalefet sıfatıyla ortada dolaşan bir parti ve onunla aynı yolda yürüyenler, Türkiye'nin önünü kesmeye yönelik bu kampanyaya büyük hevesle ortak olmaktadır.
Bu ülkede her dönem iktidarla muhalefet arasında çekişmeler, gerilimler, görüş farklılıkları yaşanmıştır. Bu defa karşımızda bambaşka fotoğraf vardır. Dışarıdan ve içeriden bir takım sözler aldığı anlaşılan CHP, giderek daha pervasız, yıkıcı ve ahlaksız bir şekilde bizi hedef alıyor, buna benzer bir görüntü vererek ülkenin demokrasisine, ekonomisine, geleceğine kast etmektedir.
Söz aldıklarını bizzat kendileri ikrar ediyorlar, içeride bunların değirmenine su taşımayı kendine vazife taşımayı addeden bir kesim de hep olagelmiştir. Siyasette de yerli ve milli her adımı yok etmeye çalışan, siyaseti kirleten bir müsilajla karşı karşıyayız. CHP'nin başını çektiği bu siyasi müsilaj, her türlü iftirayı, yalanı, küresel boyutu da olan büyük bir sosyal medya ağı ile milletimizin üzerine yağmur gibi yağdırmaktadır.
Burada sehven, yanlış bilgi verme değil, kasıtlı ve bilinçli bir iftira, yalan, çarpıtma hali hatta stratejisi yürütülmektedir. Böyle değilse durum daha vahim demektir. Ortada klinik bir vaka söz konusudur.
Başındaki zat başta olmak üzere, CHP şürekasına kimsenin inandığı yok. Onlar da kimseye inanmadıkları ruh haline sürüklenmişlerdir. Türkiye, CHP zihniyetinin yalan ve iftira zulmüne maruz kalmaktadır, bunun adı da yalan terörüdür.
Bunlara göre Cumhurbaşkanından başlayarak, milletvekillerinden, bürokratlarına kadar herkes, esnafından, çiftçisinden, gençlerine kadar herkes vatanına ihanet etmektedir. Herkes yolsuzluk yapmaktadır, hırsızdır, uyuşturucu kaçakçısıdır, soyguncudur, satılmıştır, yanlıştır, kötüdür.
Ülkesini aklına gelen her türlü aşağılık sıfatla itham edecek, her tarafı suç kaynayan bir yer olarak gösterecek kadar kendini kaybetmiş bir ruh hali ile karşı karşıyayız. Bizim bunca yalanı, ithamı büyük bir keyifle, kendinden emin bir edayla ardı ardına sıralayan siyasetçi sıfatlı bu ruh hastasına ayıracak tek saniyemiz yoktur.
Hukuk önünde hesap sorulacak hususların avukatlarımız vasıtasıyla elbette takipçisiyiz. Diğer hususlarda diyoruz ki; CHP Genel Başkanı artık siyasetin değil, psikiyatrinin konusudur. Hakikatle bağını bu derece koparmış bir insana doktorlar teşhis koyacaktır, bize düşen 'Allah şifa versin' demektir.
Yalan ve iftira meselesinde tek sorun CHP'nin başındaki zat olsa mazurdur der geçeriz. Ama bu mesela medyada ve sosyal medyada giderek büyüyen bir sorun halini almıştır. Sosyal medyanın en önemli yayılma mecrası olduğu bu sorun ülkemizle sınırlı değil.
Avrupa'dan ABD'ye kadar demokrasiyle yürütülen her yerde bu sorun tartışılıyor, çözüm yolu aranıyor. Birçok ülke bu tehdit ile mücadele için kanuni düzenlemelere gitmektedir. Gelişmiş ülkelerin hayata geçirmeye başladıkları bu hukuki adımların benzerlerini bizim de gündemimize almamız gerekiyor acilen. Geçmişi zaten darbe, vesayet, milletin değerlerine düşmanlık, yatırım karşıtlığı ile dolu olan bir zihniyetin elinde daha vahim hale gelmektedir.
Biz ülkeyi 19 yıldır 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışıyla yönetirken, kimseye kökeni, inancı, meşrebi sebebiyle en küçük sınırlama getirmedik. Zorlamada, tacizde bulunmadık. Kendi hayal dünyalarında iktidar serabı görenler ise şimdiden yatırımcısından, polisine, askerine, bankacısına herkesi tehdit etmeye başladı.
6 ay sonra erken seçim var biliyorsunuz değil mi, yeni mi duydunuz? Bay Kemal öyle diyor! O diyorsa doğrudur. Muhalefetin 2023 ile ilgili cüretinden cesaret alan çevrelerin de galiz ifadelerle, ülkeyi ayakta tutan değerleri yıkmaktan söz ettiğini işitiyoruz. Bunlar adete bir yalan makinesidir.
Bu şekilde devam edeceklerdir yola. Ama bir şeyi bilmeleri gerekiyor; Haziran 2023 Türkiye'nin seçim takvimidir. Cumhur İttifakı olarak kararımız budur. Bu iş öyle sıradan bir iş değildir. Aklınıza ne gelirse yapın, böyle bir şey yok. Siyaset, ciddiyet, kararlılık, ister. Yalanın egemen olduğu bir siyaset bizim kitabımızda yer almaz, bunu böyle bilsinler.
Ne demişti, belediyelerden çıkartılmayacak. Böyle demedi mi? O günden bugüne belediyelerden personeller atılmaya başlandı mı? Atılıyor, hele hele AK Partili olunca ona dayanması mümkün değil hemen kapıya koyuyorlar.
Gerek belediyelerin yan kuruluşlarında gerek memur statüsünde acımasızca kapıya koyuyorlar. Bütün bunlar bile hepimizin üzerindeki sorumluluğun ağırlığını göstermeye yeter de artar. Kararlılıkla biz yolumuza devam edeceğiz, hep birlikte çok büyük bir vebal altındayız. Ülkemizi bu hastalıklı zihniyetin eline bırakmamak için çok daha fazla çalışacak, mücadele edecek ve dikkatli olacağız. Bunun için girmedik ev, dokunmadık yürek, kazanmadık gönül bırakmayacağız.
Altını çizerek tekrar ifade etmek istiyorum, biz 19 yıldır ülkeyi eser ve hizmet siyaseti ile yönetiyoruz. Bunlar ancak rüyasını gördükleri iktidarlarını yıkım siyaseti üzerine bina etmeye kalkıyorlar. Yıkım siyaseti, CHP zihniyetinin genlerinde var.
Bu ülkede Osmanlı'dan miras demir yolu projelerinin hepsini Gazi Mustafa Kemal'den sonra CHP rafa kaldırmıştır. Bu ülkede girişimcilerin kendi kabiliyetleri ve sermayeleri ile kurdukları uçak fabrikalarının kapısına CHP kilit vurmuştur. En büyük kalkınma projemiz olan GAP'a, CHP karşı çıkmıştır.
Keban Barajı'na bile bunlar karşı çıkmıştır. Bu ülkede kabiliyetli mühendislerimiz tarafından üretilen otomobillerin, nice güzel işlerin hepsi CHP tarafından sabote edilmiştir. Bu ülkede kurulan her fabrika kazmasının önüne CHP dikilmiştir.
Son olarak Kanal İstanbul için aynı takozluğu yapmaya çalışıyorlar. Öylesine usul ve ahlak dışı üslupla yapıyorlar ki, yeminli Türkiye düşmanları bile çıtayı böyle bir seviyeye indiremez. Herkesi tehdit ettikleri yetmiyor gibi, yatırımlarını Türkiye'ye çekmek için uğraştığımız ülkelere bile parmak sallayacak kadar muvazeneyi yitirdiler.
Ne diyorlar, 'kredi verecek olursanız bunları ödemeyiz.' Bunlar, daha şimdiden devlet nedir, devlet yönetmek nedir bunlardan haberleri bile yok. Uluslararası tahkim mekanizması var. Bundan da haberleri yok. Biz iktidar olduk, bizden önceki borçları ödemedik mi? Ödedik, ödüyoruz. Devlet budur da o yüzden, ama bunlar devlet değil, zillet. Bunlar böyle bir şeye talip. Hayal bile değil, bunların iktidar olma süreci.
Bunu da bildikleri için atıyor. Tutarsa ne ala, tutmazsa kendimizi anlatmış oluruz. Bunlar lafa gelince bizi tek adamlıkla, hukuk tanımazlıkla, diktatörlükle itham ederler, ama kendileri sadece Kanal İstanbul konusunda beyanlarıyla bile ne anayasa ne yasa ne teamül ne devlet adabı tanımadıklarını açıkça ortaya koyuyor. Uzaktan bakıldığında bu tablo, CHP'nin tarihi boyunca ülkeye verdiği zararların uzun listesini de hatırlatan ibretlik bir görüntüdür.
Biz Kanal İstanbul dedik, onların İstanbul için çok daha büyük bir proje önermesini beklerdik. Biz şehir hastaneleri dedik, sağlık hizmetleri ücretsiz ve kalitesiz olacak dedik. Onlardan daha ilerisini duymak isterdik.
Biz üretimi artırdık, sanayi geliştirdik, onlardan daha çarpıcı projeler ortaya koymalarını umardık. Her şehre üniversite kazandırdık, öğretmen kadrosunu güçlendirdik. Onlardan daha fazlasını taahhüt etmesini beklerdik. Peki, ne oldu? Karşımızda sadece oyundaki mızıkçı çocuklar gibi yaptırmayız da yaptırmayız demekten başka bir şey bilmeyen bir CHP bulduk. Bu yüzden diyoruz ki, biz 19 yıldır kendi kendimizle yarışıyoruz.
Karşımızda demokrasi ve özgürlüklerde olduğu gibi eserde, hizmette, projede yarışacak kimse olmadığı için çıtayı kendi elimizle yukarı taşıyoruz. Türkiye bugüne kadar bunca hizmete nasıl CHP'ye rağmen sahip olmuşsa, Kanal İstanbul'a da aynı şekilde kavuşacaktır.
Dünyanın en büyük şehirlerinden olan İstanbul'un, boğaz trafiği, depreme hazırlık gibi sorunların çözümüne katkı sağlayacak bu projeyi, şehrin geleceğini kurtaracak bir eser olarak görüyoruz. Sadece kanal inşa etmekle kalmıyoruz, limanıyla, hayat alanıyla insanımızı rahatlatacak yeni bir nefes borusu açıyoruz.